17.3.2017 23:11
Vaktiyle birbirini çok seven iki kardeş varmış
Büyüğü Halil....
Küçüğü ise ibrahim...
Halil, evli çocuklu.
İbrahim ise bekarmış...
Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşın...
Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş..
Bununla geçinip giderlermiş...
Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı.
ikiye ayırmışlar....
is kalmış taşımaya....
Halil, bir teklif yapmış :
İbrahim kardeşim ; Ben gidip çuvalları getireyim. Sen buğdayı
bekle.
Peki abi demiş ibrahim...
Ve Halil gitmiş çuval getirmeye....
O gidince, düşünmüş ibrahim:
Abim evli, çocuklu. Daha çok buğday lazım onun evine
Böyle demis ve,
Kendi payından bir miktar atmış onunkine...
Az sonra Halil çıka gelmiş.
Haydi ibrahim...! Demis, önce sen doldur da taşı ambara.
Peki abi...!
İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşer yola..
O gidince, Halil'i düşünür bu defa:
Der ki:
Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var.
Ama kardeşim bekâr.
O daha çalışıp, para biriktirecek. Ev kurup evlenecek.
Böyle düşünerek,
Kendi payından atar onunkine birkaç kürek.....
Velhasıl, biri gittiğinde, öbürü, kendi payından atar onunkine.
Bu, böyle sürüp gider.....
Ama birbirlerinden habersizdirler.
Nihayet aksam olur.
Karanlık basar.
Görürler ki, bitmiyor buğdaylar.
Hatta azalmıyor bile....
Hak teala bu hali çok beğenir.
Buğdaylarına bir bereket verir, bir bereket verir ki ...
Günlerce taşır iki kardeş, bitiremezler.
Şaşarlar bu ise...
Aksine çoğalır buğdayları.
Dolar tasar ambarları.
Bugün "Bereket" denilince, bu kardeşler akla gelir.
Bu bereketin adi :
Halil ibrahim bereketidir..