22.11.2015 20:18
Sual: (Kur’andan başka kaynak tanımam, benim için sadece Kur’an delildir. Meal okuyup onunla amel ederim) diyenler haklı değil midir? Allah’ın kitabı yetmiyor mu, başka kaynağa ne ihtiyaç var?
CEVAP
Bunu söyleyen kimsede, zerre kadar samimiyet yoktur. Böyle söyleyenler Kur’an-ı kerime kesinlikle inanmıyorlar. Kur’an-ı kerime inansalar, onun bildirdiklerine de inanırlar.
Allahü teâlâ, (Yalnız bana tâbi olun, yalnız bana itaat edin) buyurmuyor. Resulüne ve âlimlere de uyulmasını emrediyor. Şu âyet-i kerimeleri, hangi mezhepsiz inkâr edebilir ki:
(Allah’a ve Resulüne itaat edin!) [Enfal 20] (Resule itaat de Kur’an-ı kerimin emridir.)
(Allah ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluşa ermiştir.) [Ahzab 71]
(Resulüm de ki: “Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin!”) [Al-i İmran 31]
(Allah’a ve Resulüne inanmayan [kâfir olur] kâfirler için çılgın bir ateş hazırladık.) [Feth 13] (Resulüne inanmayan da kâfirdir. Resulullaha inanmak demek, Onun bildirdiklerinin tamamını kabul etmek, inanıp hepsini beğenmek demektir.)
(De ki, Allah’a ve Resulü’ne itaat edin! [İtaat etmeyip] yüz çevirenler [kâfir olanlar], bilsinler ki, Allah, kâfirleri sevmez.) [Âl-i İmran 32] Allah’tan değil, Resulünden de yüz çeviren kâfirdir.)
(Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) [Haşr 7]
(O Peygamber, güzel şeyleri helal, çirkin şeyleri haram kılar.) [Araf 157] (Allahü teâlâ, haram kılma yetkisini Resulüne de vermiştir.)
(Resulüme uyun ki, doğru yolu bulun!) [Araf 158, Nur 54]
(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]
(Allah’a ve Resulüne karşı gelen, apaçık bir sapıklıktadır.) [Ahzab 36]
(Allah ve Resulüne itaat eden Cennete, isyan eden Cehenneme gider.) [Nisa 13,14]
(İhtilaflı bir işin hükmünü Allah ve Resulünden [Kitap ve sünnetten anlayın!) [Nisa 59]
(iLLeGaL tarafından editlendi...)
22.11.2015 20:19
(Kendilerine kitap verilenlerden, Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Resulünün haram ettiği şeyi haram tanımayan ve hak dini [İslamiyet’i] din edinmeyen kimselerle; zelil bir halde kendi elleriyle [boyun eğerek] cizye verinceye kadar savaşın.) [Tevbe 29]
(Biz her Peygamberi, kendisine itaat edilsin diye gönderdik.) [Nisa 64]
(Allah ile resullerinin emirlerini birbirinden ayırıp ikisi arasında bir yol tutmak isteyen kâfirdir.) [Nisa 150,151]
Allahü teâlâ, Resulüne Kur’anın açıklamasını, hüküm koymasını emredip, iman, itaat ve kelime-i şehadette de Resulünü kendisiyle birlikte bildiriyor. İki âyet-i kerime meali:
(Kur’anı insanlara açıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 44]
(Size kitabı, hikmeti getiren ve bilmediklerinizi öğreten bir Resul gönderdik.) [Bekara 151] İmam-ı Şafii hazretleri buyuruyor ki: Bu âyetteki hikmet, sünnettir. Önce Kur’an, peşinden hikmet bildirilmiştir. (Risale s.78)
Bu konudaki hadis-i şerifler de şöyledir:
(Cebrail, Kur’anla beraber, onun açıklaması olan sünneti de getirdi.) [Darimi]
(Bana Kur’anın misli kadar daha hüküm verildi.) [İ. Ahmed]
(Yalnız Kur’andaki helal ve haramı kabul edin diyenler çıkar. İyi bilin, Peygamberin haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir.) [Tirmizi, Darimi]
(Bana uyan Cennete girer, bana isyan edense Cennete giremez.) [Buhari]
(Ümmetim bozulunca, sünnetimi ayakta tutana şehit sevabı verilir.) [Hakim]
(İhtilaflarda, sünnetime ve hulefa-i raşidinin sünnetine sımsıkı sarılın!) [Tirmizi]
(Bana uyan, Allah’a uymuş, bana asi olan da, Allah'a asi olmuş olur.) [Buhari]
Mezhepsizler, dindeki dört delilin ikisini kabul etmeyip, kitap ve sünnetten başka delil yok diyorlar. Mezhepsizleri de geride bırakan türediler, kitap ve sünnet tabirine bile saldırıp, (Kur’andan başka, sünnet adı altında din çıkarılıyor, Kur’anı getirmekle Peygamberin işi bitti, o bir postacıdır) diyerek sünneti Kur’andan farklı gibi gösteriyorlar. Âyet-i kerimelerde bunların kâfir oldukları bildiriliyor.
Görüldüğü gibi, yalnız Kur’an diyerek, Resule uymayanların, sahtekâr birer kâfir olduklarını, Allah ve Resulü bildirmektedir. Bunların, Kur’ana inanıyorum demeleri yalandır; çünkü Kur’an-ı kerimi toplayanlar da, hadis-i şerifleri bildirenler de Eshab-ı kiramdır. Birine inanıp öteki inkâr edilmez. Resulullah efendimiz, bunların çıkacağını mucize olarak 14 asır önce bildirmiştir. Üç hadis-i şerif meali:
(Bir zaman gelir, beni yalanlayanlar çıkar. Bir hadis söylenince, “Resulullah böyle şey söylemez. Bunu bırak, Kur’andan söyle” derler.) [Ebu Ya’la]
(Bazı kibirli kişiler çıkacak, “Allah Kur’anda bildirilenden başka bir şeyi haram kılmadı” diyecek. Yemin ederim ki, benim de emrettiğim, yasakladığım, koyduğum hükümler vardır. Bunların sayısı Kur’andaki hükümlerden daha çoktur.) [Ebu Davud]
(Kur’andan başka delil kabul etmem diyenler çıkacak.) [Ebu Davud]
Kur’an-ı kerimde, (yalnız Kur’ana uyun) denmiyor, (Allah’a ve resulüne uyun) deniyor. Resulünü dışlayıp, Kur’anın açıklaması olan hadisleri delil saymayan, Kur’anın ifadesiyle kâfir olur.
(Bize yalnız Kur’andan söyle) diyen birine, İmran bin Husayn hazretleri, (Ey ahmak! Kur’anda, namazların kaç rekât olduğunu bulabilir misin?) dedi. Hazret-i Ömer, farzların seferde kaç rekât kılınacağını Kur’anda bulamadık diyenlere, (Kur’anda bulamadığımızı, Resulullah’tan gördüğümüz gibi yaparız. O, seferde, 4 rekâtlı farzları iki kılardı) buyurdu. (Mizan-ül-kübra)
Resulullah’a uymanın önemi anlaşılınca, Kur’an-ı kerimin açıklaması olan hadis-i şeriflere de uymak gerektiği anlaşılır. Hadis-i şerifler olmasaydı, namazların kaç rekât olduğu ve nasıl kılınacağı, zekâtın, orucun, haccın farzları, hukuk bilgileri bilinemezdi. Yani hiç kimse, bunları Kur’an-ı kerimden çıkaramazdı. Şu halde Kur’an-ı kerimi anlamak için, onun açıklaması olan hadis-i şeriflere ihtiyaç vardır. Hadis-i şerifleri de anlamak için âlimlere ihtiyaç vardır. Allahü teâlâ, (Peygambere sorun, âlimlere sorun) buyuruyor. Herkes Kur’anı anlayabilseydi o zaman peygambere ne lüzum kalırdı? Kur’an-ı kerimi doğru anlayamadıkları için 72 sapık fırka meydana çıktı? Üç ayet-i kerime meali:
(Eğer onun hükmünü peygambere veya ülül-emre [yetkililere, âlimlere] sorsalardı, öğrenmiş olurlardı.) [Nisa 83] (Demek ki, ülül-emre de uyulması gerekiyor.)
(Verdiğimiz bu misalleri ancak âlim olanlar anlar.) [Ankebut 43]
(Bilmiyorsanız âlimlere sorun.) [Nahl 43]
Bu âyetler, Kur’an-ı kerimi anlamak için âlimlerin açıklamasına da ihtiyaç olduğunu bildiriyor. Zaten Kur’an meali okuyan, murad-ı ilahiyi öğrenemez. Tercüme edenin bilgi derecesine göre, yaptığı açıklamayı öğrenir. Bir cahilin veya bir sapığın yazdığı meali okuyan da, Allahü teâlânın bildirmek istediğini değil, tercüme edenin anladım sanarak kendi kafasından anlatmak istediğini öğrenir. Kur’an-ı kerim mealini okuyan, amel ve ibadetle ilgili bilgileri öğrenemez. İtikada ait bilgileri ise öğrenmesi hiç mümkün olmaz; çünkü 72 dalalet fırkası, Kur’an-ı kerime yanlış mana verdiği için sapıtmıştır.
Kur’an-ı kerim, dinin anayasası hükmündedir. Yüz binlerce hadis-i şeriflerle açıklanmıştır. Âlimler, Kur’an-ı kerimi ve hadis-i şerifleri açıklamıştır. Bu açıklamalar olmadan Kur’an-ı kerime uyulamaz. Bugünkü Anayasa da öyledir. Kanunlar, tüzükler, yönetmelikler ve mahkeme ictihadlarıyla ülke yönetilmektedir. Bunlar olmadan sırf anayasa ile ülke yönetilmez. Anayasa hep kanunlara havale eder. Kur’an-ı kerim de hep Resulullaha havale eder, âlimlere havale eder. Onun için, sırf anayasa ile memleket idare edilmez, Kur’an mealinden de din öğrenilmez.